15 Ekim 2011 Cumartesi

The Blue Geranium



Mrs.Pritchard tam bir başbelasıydı.

Sürekli mızmızlanır, kocasını canından bezdirirdi.
Üstelik çok cimriydi.
Köyün kilisesine bile yardım yapmaktan kaçınır, rahibin söylediklerini sıkıcı ve anlamsız bulurdu.

Mrs.Pritchard'ın sevdiği üç şey vardı : Yemek yemek, hastalığından şikayet etmek ve fal baktırmak.
Kapısına gelen bütün falcıları dinler, onlara inanır ve dediklerini uygulardı.

Senelerdir böyle devam ediyordu bu..

Halbuki onu çok seven bir kız kardeşi vardı, köye yeni gelen Hazel adlı ressam kıza, ablasının odasındaki duvar kağıdını özel olarak tasarlamasını istemişti.

Rengarenk çiçekler vardı duvar kağıdında.
Özellikle pembe sardunyalar...

Bir gün yeni bir falcı geldi eve, ancak Mrs.Pritchard'ın kapısına gelir gelmez durakladı ve :
"Bu odada kötülük var! Odaya giremem!" dedi.

Sonra dehşetle yanıbaşında duran mavi sardunyayı işaret ederek: "Öleceksin! Mavi sardunya ölüm demektir!" diye bağırdı.

Mrs.Pritchard çok korkmuştu tabii.
Hemen kendince önlemler almaya başladı.
Kapının önüne kutsal olduğuna inandığı otlar koydu, kendilerini koruması için iyi ruhlara dua etti.

Kimse onu ciddiye almadı.
Aslında korkmakta çok haklıydı zavallı.

Çünkü o gecenin sabahında duvardaki pembe sardunyalardan biri masmavi olmuştu....




3 yorum:

  1. İlk yazın için çok teşekkürler sevgili Miss Marple. Bu çok güzel bir hikaye..

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim sevgili Elinor.Senin emeğin de tartışılmaz..

    YanıtlaSil
  3. filmi bayagı guzeldi surprizlerle doluydu

    YanıtlaSil